6 Şubat 2013 Çarşamba

Bir küçük burjuva yeşil parka giymiş.

Sen yanık bir türkü, bense notaları pas tutmuş bir nihavend
Sen aidiyeti olmayansın, bense kalıplarından kurtulamayan
Sen su olmuşsun bağrıyanıklara, ben bir duble rakı olmuşum ince uzun kadehlerde
Sen aşık bir yüreğin bir lokma ekmeğiyken, ben çilingir sofrası istemişim illa !
İkimiz de hem ilaç olmuşuz, hem kor
Hem öz, olmuşuz hem söz
Bir ince sızı, bir çığlık olmuşuz taa en derinden gelen.
Haykırmış bizi delice sevenler.
Nice sevdaların, nice sevdalıların dili olmuşuz
Ve isimlerimiz olmuş, nefret ettiğimiz
Birimize halk, birimize sanat demişler.
Ve gün gelmiş halk ile sanat aşık olmuş birbirine
Notalarda buluşmuş, birer ezgi olmuşlar
Ama halk, sanata kavuşamamış.
Parçalanmış, iki parça can olmuşuz.

4 Kasım 2012 Pazar

Dolunay

Uzun, kavgalı bir küslüğün ardından seninle barışmamız gerekiyordu. Ve bunun için de önce konuşmamız. İşte tam da bu yüzden bir suret çizmem gerekti sana. Ben de o yusyuvarlak görüntüne iki tane alev alev yanan göz çizdim. En anlamlı bakışlarınla bana bakabilecektin artık, sıcacık ve sevgiyle. Ve söyleyeceğin güzel cümlelerin için de minnacık bir ağız kondurdum yüzüne, hediyesi gamzelerle birlikte. Dişler, burun, kulak, kaş, kirpik derken bir de baktım ki Güneş misali sarışın sevimli bir şey olmuşsun. Dayanamadım, karşı koyamadım. Ve biz işte o zaman barıştık seninle.
Peki ya şimdi karşılıklı bir şeyler içmeye ne dersin ?

25 Mart 2012 Pazar

Yolun Sonundaki Işık

Bitti sandıklarımız, aslında bitmemiştir çoğu zaman. Sadece biz onların üzerini örtmüşüzdür.
Tıpkı artık bittiğine inandığımız ama aslında sadece kalbimizin bir köşesine gizlenen duygular gibi. Ve bir rüyadır bazen uyandıran o duyguları. Ya da sadece bir bakış bile yeter bazen, hem de hiç gereği yokken...
Aslında yollarımız yine seninle kesişti Sessiz Kahraman'ım...
Her zaman başbaşa olduğum şey sadece senin özlemin. Hiç bilmediğim bir şeyi özlüyorum ve bir ömür daha özleyeceğim! Hem de tatmayacağımı bile bile...
Nasıl oluyor anlamıyorum. Her yolun sonunda beni sen bekliyorsun. Ben aslında hep ve sadece sana koşuyorum. Şarkılarımı sadece sana söylüyorum. Bir yerlerde her zaman beni izlediğini biliyorum. Ve öyle ki, hiçbir zaman kendimi yalnız hissetmiyorum. Sen hep yanımda ve hep içimdesin. İyi ki varsın! İyi ki, aslında yokken hep varsın! Biliyorum ki melekler asla ölmezler, ve asla sevdiklerini terk etmezler.
Sen hep benimle olacaksın, bu can son bulana, bu ruh yok olana kadar...

Bir Şarkı Söylüyordu Bize Güneş, Aşkı Vaadediyordu...

Bir sevgilim var. Genelde baharları ve yazları görüşüyoruz. Ama bazen de kıyamıyor bana ve kışın ortasında ansızın çıkagelip kurtarıyor beni karanlığımdan. Onu o kadar çok seviyorum ki ne zaman onu görsem, onu düşünsem içim içime sığmıyor. Zıplayıp-hoplamak ve kırlara çıkıp onunla başbaşa uzun yürüyüşler yapmak istiyorum. Ona aşkımı haykırmak istiyorum!
 Bir yürek dolusu bağırmak ve kucaklamak geliyor içimden. Beni gülümsetmesini seviyorum. Yalnız beni mi, herkesi mutlu etmeyi başarıyor o. Çünkü o kadar ümit verici ve heyecanlandırıcı ki. Bazen uzun zamanlar ayrı kaldığımız oluyor. Çok özlüyorum. Kavuşmak için çıldırıyorum. Sadece onu ve sıcaklığını hissetmek istiyorum.
Kimi zaman dayanamıyorum ve onu görmeye gidiyorum. Buluşmalarımızı ortak ve kıymetli bir dostumuzun şahitliğinde gerçekleştiriyoruz. O kadar huzurlu günler geçiriyoruz ki, ihtiyacımız olan tek şey beraber olmamız.
Uzun zamandır yine ayrı kaldık sevgilim... Yine çok özledim seni! Varlığına, şefkatine, hayatıma kattığın o renge ihtiyacım var. Duyduğuma göre dostumuz "Deniz" i de ziyaret etmemişsin ne zamandır. O da çok yakınıyor hasretinden. Gerçi ben de ihmal ettim ya onu, neyse...
Sevdiğim, "Güneş" im, gökyüzünün altın kalbi! Ne dersin bir sahil kasabasında dostumuz Deniz, sen Güneş ve ben... Eski günleri yâd etsek? Bir kadeh şarap ve söylenmeyi bekleyen bâkir kelimelerimizle...

3 Ocak 2012 Salı

Özlenen.

Her geçen gün daha da acıyorsa kalbin, kahkahasını daha da özlüyorsan, yaşadıklarınız bir an bile gitmiyorsa gözünün önünden, onun sevdiği şeyleri daha çok sevmeye başladıysan... Kokusu, kucaklaması, iç çekişi bile bir özlem bulutu halinde bırakmıyorsa yakanı, herkesi onunla kıyaslıyor ve her yerde onu arıyorsan bil ki beklenecek zaman yok! Git! Ya al kalbini ondan, ya da onun olmasına izin ver, sonsuza dek...

11 Kasım 2011 Cuma

mevsimler o'nun

Mekanlar, zamanlar, kişiler...
Her ne olursa ve ne kadar farklı olursa olsun duygular asla değişmez. Değişen sadece onları gösterme şeklimizdir. Aşk aynı aşk, acı aynı acı ve aşk acısı da aynı aşk acısıdır.
Liseli bir genç kızın karşılıksız aşkına benzer aslında hayat. Sen hep adım attım sanırsın oysa yerinde saymışsındır. Sen, bir bakışa anlamlar yükleyip sevinirken o sadece bakmıştır işte, öylesine...
Aşk 16 yaşında da aynıdır 66 yaşında da. Hep umut besleyen ve sonunda hep acı verendir. Şimdi oturduğum eski püskü sandalye ve yazdığım ahşap masadaki huzuru aradığın yerdir aslında aşk. Ama hiç bulamadığın. Hayaller mi büyüktür yoksa aşk mı yoktur bilinmez ama ömrümüz aşk dediğimiz ve kimyasını çözemediğimiz şeyi aramakla geçiyor. Ve biz bunun farkına vardığımızda zaman çok geç oluyor...
Ne saf duygudur aşk, ne yalın.. Sadece sevilmek ister masumca ve bir yürek dolusu..
Biliyorum yaptığımın ne denli ayıp olduğunu ama o kadar büyük bir heyecan ve 'benzerlikle' okudum ki o defteri, sanki yıllar önce benim kalemimden dökülen satırlarmışçasına. Bazen birileriyle benzer duyguları paylaşmış olmak insanı öylesine mutlu eder ki!
Aradan geçen yıllar hiç yıpratmamış o tertemiz duyguları. Küçücük yürekler sadece aşk için çarpıyor ve sadece o'nun gözlerindeki kıvılcım ısıtıyor bu soğuk bedeni. Zaman aşk zamanı çünkü!

aidiyet

Ve şimdi buradayım...
Boz bulanık Çoruh, yeşilin her tonunu içine hapsetmiş engin ormanlar ve yüzünde bir yerlerde dost gülümsemesi saklamış insanların arasındayım. Garip bir huzurla dolu içim, tanıdık ama bir o kadar yabancı...
Ben ve yalnızlığım oturmuş başbaşa çay içiyoruz...